Yayin Saha 2 : Göçmenlerin Aynasında Türkiye

1366
Saha 2 : Göçmenlerin Aynasında Türkiye
Helsinki Yurttaşlar Derneği
Süreli Yayın
İstanbul
2016
Toplumsal mutabakat, barış ve insani güvenlik alanındaki çalışmalarımız kapsamında 3 ayda bir yayınladığımız saha dergisi bu sayısında göç meselesine yurttaşlık kavramı ve pratikleri üzerinden bakıyor: Savaştan, yoksulluktan, açlıktan kaçarak evlerini geride bırakan, daha iyi bir hayat umudunu yollarda arayan yüzbinlerce insanın var olduğu bir zamanda ve mekânda yurttaşlık kavramını ve pratiklerini nasıl düşünmeliyiz? saha, bu sorunun izini sürdüğü ikinci sayısında uluslararası göç ve mültecilik temasına odaklanıyor. Yurttaşlığı yurttaş olmayanın aynasında anlamanın, gücü iyiden iyiye yitip gitmiş, anlamı bulanıklaşmış bir kavramın imkânlarını tam da dışarıda bırakılan üzerinden düşünmenin yollarını arıyor. İlk sayımızda 2000’li yılların Türkiye’sine dair genel bir bilanço çıkarmış, insani güvenlik perspektifinden bakıldığında ekonomiden toplumsal cinsiyete, siyasal rejimin yapısından ekolojiye farklı alanlarda ne türden bir değişim gözlemlendiğini resmetmeye çalışmıştık. Muradımız, her ölçekteki iktidar ilişkilerinin kilit taşı hâline gelmiş olan güvenlik mefhumunun üzerine inşa edildiği zemini sarsmak, devletleri ya da şirketleri değil de insanı ve doğayı önceleyen bir anlayışla güvenlik kavramını yeniden düşünmenin imkânını sorgulamaktı. Geçmiş asırlardan süzülüp gelen yurttaşlık idealinin bugün hâlâ bir geçerliliği olacaksa, bizatihi yurttaşları hayatın her alanında sarıp sarmalayan güvensizlik/geleceksizlik hâllerini sorunsallaştırmak bu türden bir yeniden düşünme çabasının ilk adımı olmalıydı. Bu ilk adımın ardından bu sefer göç edenlerin peşinden gidiyoruz. Neden göç ettikleri bir yana, bir kez yola koyulanların yolda ya da vardıkları yerlerde nelerle yüzleşmek zorunda kaldıklarını anlamaya çalışıyoruz. Kimi güncel tartışma başlıklarına dair farklı tavırlar ortaya koysalar da dosyamızda yer alan tüm yazılar ve söyleşiler, göç pratiğinin kendisini suçlaştıran, göçmenleri baş edilmesi gereken bir kriz nedeni olarak gören hâkim yaklaşımların aksine, odağa göçmenlerin tecrübesini yerleştiriyor. Uluslararası politikadan işgücü piyasasına, yasal-idari mekanizmalardan mekânsal pratiklere bir dizi alanda yaşanan değişimi, bu değişimin neden olduğu sorunları ve de potansiyelleri yurttaşla yurttaş olmayan arasındaki ikiliği zorlayarak sorguluyor. Yarının ne getireceğini bilemiyor olmak, belirsizlikler içinde sarmalanmış bir şimdiki zaman içinde eğreti bir varoluş haline sıkışıp kalmak, bugünün dünyasında belki de en çok göçmenlerin hayatını tanımlıyor. Yollara düşenlerin, sınır kapılarına dayananların, vahşi dalgalara inat bir umut teknelere doluşanların fotoğraflarını gördüğümüzde şaşırmıyor oluşumuz bundan olsa gerek. Diğer yandan bizatihi bu kanıksamışlık halinin üzerini örttüklerini de inatla ortaya sermeli. Sınırları korumak için harcanan milyarların, görevlendirilen binlerce personelin ya da uygulamaya konan kontrol teknolojilerinin ardında yatan korkuyu, göçmenleri adeta tedavi edilmesi gereken bir baş ağrısı, istilacı bir virüs gibi gören anlayışı görünür kılmak bu yönde bir çabanın ancak ilk adımı olabilir. Daha elzem ve zorlayıcı olansa dünyanın dört bir yanını saran göç pratiklerinin içerdiği potansiyeli, göçmenlerin yerleşik olanlara katabileceklerini görüp kucaklamak. Belirsizliğin kural haline geldiği bu alacakaranlık dünyaya yeniden ışık katmak için göçmenliği anlamak ve yeniden anlamlandırmak gerekiyor. Tam da bu nedenle saha bu sayısında yerleşik olanla yolda olan arasındaki bağa odaklanıyor.
Dergiler/Bültenler
Ulusal STK'lar
Mülteci Hakları
Sığınmacı ve Mülteciler
Hayır


Yazılım ve geliştirme Özgür Yazılım Araçları Kullanılmıştır.