Yayin Saha 3 : Şehir ve Tekinsizlik

1367
Saha 3 : Şehir ve Tekinsizlik
Helsinki Yurttaşlar Derneği
Süreli Yayın
İstanbul
2016
Bir şehir ne zaman o şehirde yaşayanların gözünde “benim şehrim” olur? İlk bakışta göründüğünden daha çetrefilli, yanıtlaması güç bir soru bu. Tutmaya çalıştıkça elden kayan, yakından baktıkça katman katman açılan cinsten. Diğer yandan bu sorunun yanıtıyla, ya da daha doğru bir ifadeyle, olası yanıtların işaret edeceği koşullarla barış, demokrasi ya da yurttaşlık gibi daha genel geçer meselelerimiz arasında doğrudan bir bağ olduğu da gerçek. saha, “Şehir ve Tekinsizlik” başlığını taşıyan üçüncü sayısında bu sorunun peşine düşüyor ve merceğini şehre çeviriyor. Anlamları silikleşmiş ideallerin içeriğinin bugün ve burada nasıl ve kimler tarafından doldurulabileceğinin ipuçlarını kelimenin düz anlamıyla sokakta, mahallede arıyor. İstanbul’un onca hikâyesinden bir kesiti, 2000’li yıllardaki kentsel dönüşüm konusunu Ekümenopolis adlı belgeselinde kayda geçirmiş olan İmre Azem, geride bıraktığımız Mart ayının son günlerinde Diyarbakır’daydı. Azem’in iki yerel muhabirin peşinden şehrin sokaklarında yürüdüğü videonun son dakikalarında ekranda yazar Şeyhmus Diken beliriyor. Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir: Diyarbakır kitabını anan Diken’in sözlerinde ve sesinde kendini gizlemeyen, düz olduğu kadar iç burkucu bir tını var: “Benim metnim altı ay öncesine kadar insanların çok rahatlıkla metni okuyup gezebileceği, görebileceği, o insanlarla konuşabileceği bir hikâyeyi anlatıyordu, altı ay sonra tarih oldu. Çünküartık ne o mekânlar var, ne de o mekânlarda yaşayan insanlar. Bu kadar trajik, bu kadar travmatik bir halden bahsediyoruz.” saha’nın bu sayısındaki yazıların kimisinde aynı tınıyı duyacaksınız. Gelgelelim burada iç burkucu olan, muhtemelen modern tarihin her evresinde insanların, hızla dönüşen şehirlerde yaşayan şehirlilerin, kendilerinden önce yaşanmış hayatlar için duydukları o tanıdık nostalji hissinden ibaret değil. Kendi halinde seyrine bırakılsa ucu nostaljiye varacak birçok yol izinin başka kuvvetli tınılarla, mesela endişeyle ve kaygıyla çapraşıklaştığını göreceksiniz. Sokaklarında bombaların patladığı, siyasal belirsizliğin etrafta küçük kıvılcımlar çaktıran bir sıkışmaya doğru evrildiği, köşe başlarında başıboş bekleyenlerin yerlerini üniformalı güçlere bıraktığı ve nihayetinde şehirlilerin eve kapandığı bir ülkede ve zamanda endişe ve kaygıdan bahsetmek sürpriz olmasa gerek. Ancak sözü burada bırakmış olsak, bizatihi o evlerine kapananlara haksız etmiş olurduk. Zira yine bu sayıdaki kimi yazıların altını kalınca çizdiği gibi, şehir aynı zamanda daha iyi bir hayatı arzulayanların, bunun için mücadele edenlerin, şehrin ara sokaklarından meydanlarına, meydanlarından ormanlarına patikalar kazanların mekânı. İktidarların şehri denetlemeye, mekânda var olan kontrol dışı akışların ve öznelerin hareketlerini kısıtlamaya dönük çabaları geçmişte ve şimdiki zamanda ne kadar gerçekse, gündelik hayatlarında ve de siyasal mücadelenin farklı kesitlerinde dayanışma ile şehri kendilerinin kılmaya çalışanların çabaları da o kadar gerçek. Endişenin, kaygının, tekinsizliğin kesif bir duman gibi dünyanın pek çok şehrinin üzerine çöktüğü bir zamanda şehirde olmanın ve şehirli olmanın biçimleri, sınırları, imkânları üzerine yeniden düşünmek gerekiyor. Tam da bu nedenle saha bu sayısında üzerinde çokça kavganın döndüğü hakikatin izlerini kazılı oldukları duvarlarda, sokaklarda, mahallelerde arıyor.
Dergiler/Bültenler
Ulusal STK'lar
Çevre, İklim ve Zehirli Atıklar
Genel
Hayır


Yazılım ve geliştirme Özgür Yazılım Araçları Kullanılmıştır.