Yayin Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yıllık İnsan Hakları Raporu 2020

2292
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yıllık İnsan Hakları Raporu 2020
Türkiye İnsan Hakları Vakfı
Raporlar
Ankara
2021
Bundan tam otuz yıl önce yayınladığımız ilk Türkiye İnsan Hakları Raporu’nun önsözünde varlık nedenimizi “Ateş düştüğü yeri yakar ve biz ateşin düştüğü yerdeyiz!” diyerek açıklamıştık. 30 yıldır en zorlu koşullar altında, kesintisiz şekilde ateşin düştüğü yerde olan TİHV olarak hak ihlallerini görünür kılmaya, belgelemeye ve bunların bir daha asla yaşanmadığı bir dünya için mücadele etmeye devam ediyoruz. 30. yılımızda bu mücadelenin ürünü olan 2020 yılı Türkiye İnsan Hakları Raporu’nu bir yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz Covid-19 salgını şartlarında sizlerle paylaşıyoruz. Maalesef 2020 yılı da geçmiş yıllara kıyasla hak ve özgürlükler açısından olumlu gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmadı. Tersine, 18 Temmuz 2018 tarihinde kâğıt üstünde kaldırılan olağanüstü hâlin fiiliyatta yapılan düzenlemelerle kalıcı hâle getirildiği tespitimizin hâlen geçerli olduğu bir yıl oldu. Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu hâline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem hâline getiren politikaları, yaşanan hak ihlallerinin temelinde yatan en önemli faktördür. 2020 yılı açısından hak ve özgürlüklerdeki geriye gidişe ilişkin olarak 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemik bir hastalık olarak ilan edilen ve Türkiye’de 11 Mart 2020 tarihinde ilk vakanın tespit edildiği Covid-19 salgını da önemli bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Herkesi etkisi altına alan böylesi bir salgınla baş edebilmenin en etkin yolunun insan hakları bakış açısını kılavuz edinen, şeffaflığı, demokratik ve katılımcı yöntemleri temel alan bir kriz yönetimi olduğunu her fırsatta dile getirmeye çalıştık. Ne var ki Türkiye’de siyasal iktidar bunun tam tersi bir yönde hareket etti. Salgın ile mücadeleyi bir önleme ve halkın sağlığını koruma sorunu olarak değil de militarist bir zihniyetle güvenlik sorunu hâline getiren siyasal iktidar, bu süreci erkini daha da merkezileştirmenin ve toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü daha da artırmanın bir fırsatı hâline getirmiştir. Bu bağlamda, elinizdeki raporda ayrıntılı bir şekilde göstermeye çalıştığımız gibi, yıl boyunca başta bilgi edinme hakkı, yaşam hakkı, kişi güvenliği ve işkence yasağı, ayrımcılık yasağı, sağlığa erişim hakkı, çalışma hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü olmak üzere pek çok temel hak ve özgürlük yoğun bir şekilde ihlal edilmiştir. Siyasal iktidar tarafından ülkenin temel sorunlarının çözümünde çatışma ve savaşın dolayısıyla da şiddetin tek yöntem hâline getirilmesi, toplum içinde de militarizmin ve şiddet eğilimlerinin yaygınlaşmasına, daha da ötesi şiddetin toplumsal ilişkileri düzenleyen ve sorunları çözen etkili bir araç olduğu kanaatine yol açmaktadır. 2020 yılı, yurt içi ve yurt dışında yapılan askeri operasyonlar, çatışma ve saldırılar, kolluk güçlerinin kural ve denetim dışı artan şiddeti, başta siyasal muhalifler olmak üzere inançları, etnik kimlikleri, cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri farklı olanlara yönelik ayrımcı ve nefret içerikli sivil saldırılar sonucunda 2020 yılı yaşam hakkı ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı bir yıl olmuştur. Salgını baskı ve kontrolü daha da artırmanın bir fırsatı hâline getirmenin en açık örneği cezaevlerinde yaşanmaktadır. Salgın gerekçe gösterilerek cezaevlerinde mahpusların zaten kısıtlanmış olan hakları daha da kısıtlanarak yeni bir “normal” yaratılmak istenmektedir. Salgın gerekçesiyle mahpusların aileleriyle görüşme hakkı tamamen ortadan kaldırılmış, avukat görüşmeleri kısıtlanmıştır. Yanı sıra havalandırmadan yararlanma süreleri ve diğer sportif, sosyal, kültürel hakların kullanımında da ciddi kısıtlamalar söz konusudur. Buna karşın mahpusları gerçekten salgından koruyacak önlemlerin ise yeterince alınmadığı görülmektedir. Buna paralel olarak, toplum sağlığı da bir güvenlik sorunu olarak ele alındığı için salgınla mücadele kapsamında tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle çok sayıda yurttaş kolluk güçlerinin çoğu kez işkence ve diğer kötü muamele niteliğine varan şiddetine maruz kalmıştır. 2020 yılında yasa, kural ve norm denetiminden kaçınma, keyfilik, bilinçli ihmal gibi sebeplerle usul güvencelerinin ihlal edilmesi, gözaltı sürelerinin uzunluğu, izleme ve önleme mekanizmalarının işlevsiz kılınması ya da bağımsız izleme ve önlemenin hiç olmaması vb. nedenlerle resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında ciddi bir artış tespit edilmiştir. Buna ek olarak, kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri
Raporlar
Ulusal STK raporları
Genel
Genel
Hayıt


Yazılım ve geliştirme Özgür Yazılım Araçları Kullanılmıştır.